Millî egemenlik ilkesi ilk kez aşağıdaki anayasalardan hangisi ile kabul edilmiştir?
İçindekiler
Millî egemenlik, bir devletin gücünün kaynağının doğrudan doğruya milletin iradesi olduğu ilkesidir. Bu ilke, modern demokrasilerin temelini oluşturur ve devletin meşruiyetini halkın rızasına dayandırır. Peki Türkiye Cumhuriyeti tarihinde millî egemenlik ilkesi ilk kez hangi anayasamız ile kabul edilmiştir?
Millî Egemenlik İlkesinin Tarihsel Gelişimi
Millî egemenlik fikri, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde ortaya çıkmaya başlamış ve özellikle Meşrutiyet döneminde önemli bir tartışma konusu olmuştur. Ancak bu dönemde henüz anayasal bir ilke olarak benimsenmemiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla birlikte millî egemenlik, devletin temel niteliği haline gelmiştir.
Türkiye'de millî egemenlik ilkesinin anayasal olarak ilk defa kabul edildiği anayasa 1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'dur. 20 Ocak 1921'de kabul edilen bu anayasa, Kurtuluş Savaşı'nın zorlu şartları altında hazırlanmış ve devletin temel yapısını belirlemiştir. 1921 Anayasası'nın 1. maddesi, "Hâkimiyet bilâ kayd ü şart Milletindir" ifadesiyle millî egemenliği açıkça vurgulamıştır. Bu ifade, egemenliğin hiçbir koşulda millete ait olduğunu ve milletin iradesinin üstünde hiçbir gücün bulunmadığını belirtir.
1921 Anayasası'nın Önemi ve Millî Egemenlik İlkesi
1921 Anayasası, Türk anayasa tarihinde bir dönüm noktasıdır. Bu anayasa ile Osmanlı İmparatorluğu'ndan devralınan monarşik yapı terk edilmiş ve yerine millî egemenliğe dayalı, halkın iradesini esas alan bir devlet modeli benimsenmiştir. Bu durum, Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratikleşme sürecinde atılan ilk ve en önemli adımlardan biridir.
Millî egemenlik ilkesi, daha sonraki anayasalarımızda da korunmuş ve geliştirilmiştir. 1924, 1961 ve 1982 Anayasaları da millî egemenliği devletin temel niteliklerinden biri olarak kabul etmişlerdir. Ancak millî egemenliğin anayasal olarak ilk kez kabul edildiği metin, şüphesiz ki 1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'dur.
Özetle, millî egemenlik ilkesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin temelini oluşturan ve devletin meşruiyetini halkın iradesine dayandıran vazgeçilmez bir ilkedir. Bu ilke, 1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ile anayasal güvenceye kavuşmuş ve Türk demokrasi tarihinde önemli bir kilometre taşı olmuştur.